Aşk acısı, sırf romantik bir kayıp değil, birebir vakitte bireyin kimliğini, özgüvenini ve geleceğe dair beklentilerini de sarsan bir süreçtir. Emek verilen bağlarda kişi sonrasında başarısız hisseder, mağlubiyete uğramış hisseder. Hatta kimi vakitlerde tekrar bu hissi yaşayamayacağına inanır. Partneri üzere birini bulamayacağına inanır. Bu şahısta derin bir çöküntü yaşatır. Ayrılık sonrası yaşanan aşk acısı doğrusal bir biçimde hafiflemez. Ekseriyetle inişli çıkışlı bir biçimde ilerler. Bazen insan hislerini çok ağır yaşarken birtakım anlarda çok yüzeysel hissedebilir. Bu makalede aşkın ne demek olduğunu, fizikî ve ruhsal tesirlerini, ruhsal evrelerini, başa çıkma formüllerini ele alacağız.

Travma Sonrası Gerilim Bozukluğu (TSSB): Travmatik Olayların Tesirleri ve Tedavi Metotları Travma sonrası gerilim bozukluğu (TSSB), kişinin yaşadığı travmatik bir olayın tesirleriyle başa çıkamadığı, ruhsal ve fizikî açıdan zorlayıcı bir durumdur. Bu bozukluk, savaş, doğal felaket, kaza, cinsel atak yahut öteki şok edici olaylar sonrasında gelişebilir. TSSB, kişinin günlük hayatını derinden etkileyebilir ve önemli ruhsal rahatsızlıklara yol açabilir. TSSB’nin Belirtileri Nelerdir? TSSB, ekseriyetle dört ana belirti kümesiyle kendini gösterir: 1. Yeniden Yaşama: Travmatik olayla ilgili daima ve istemsiz olarak aklına gelme, gece kabusları görme ya da gün içinde travmayı yine yaşama hissi. Bu, kişi için epeyce zorlayıcı olabilir ve sık sık dert yaratır. 2. Kaçınma: Kişi, travmatik olayı hatırlatan her şeyden kaçınma eğilimindedir. Bu, yerler, beşerler, anılar yahut konuşmalar üzere travmayı tetikleyen her şeyden uzak durma eforu olabilir. 3. Artmış Uyarılma: Kişi, sürekl

Affetme, ilgilerde yaşanan kırgınlıkların ve güvensizliklerin üstesinden gelinmesi için kritik bir süreçtir. Çift terapisi, partnerlerin hislerini tabir etmelerine, empati geliştirmelerine ve birbirlerini anlamalarına imkan tanır. Affetme, yalnızca özür dilemekten ibaret değildir; birebir vakitte bağın yine yapılandırılması ve itimadın inşası sürecidir. Terapide, affetmenin unutma değil, yeni bir bağ kurma ve geçmişin izlerini aşma olduğu vurgulanır. Araştırmalar, affetmenin münasebetlerde tatmini artırdığını ve partnerler ortasında daha güçlü bir bağ oluşturduğunu göstermektedir. Bu süreç, çiftlere daha sağlıklı ve sevgi dolu bir alaka kurma fırsatı sunar.

Merhabalar, Kendinizi ve vücudunuzu sevdiğiniz bir hayatınız olmasını dilerim. Kendini sevmek, değişimin temel taşıdır. Bu yazıda, kilo verme sürecinde yaşanan zorluklara ve kendinizi sevmenin ehemmiyetine dair kimi tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Ben İzem Zekiye, diyetisyenlik mesleğini 3 yıldır faal olarak yapıyorum. Danışmanlık sürecinde dikkatimi çeken bir bahis üzerinde durmak istiyorum: Ruhsal olarak kendini âlâ hissetmeyen bireylerin kilo verme süreci başkalarına nazaran çok daha güç oluyor. Bu durumun temelinde, çevresel baskılar ve kişinin kendine olan güvensizliği yatıyor.

Kanser, birçok insanın hayatında karşılaşabileceği en güçlü durumlardan biridir.

Affetmek, bağlardaki kırgınlıkların onarılması ve daha güçlü bağların kurulması için hayati bir süreçtir. Hislerin düzenlenmesi ve empati üzere terapötik yaklaşımlar, affetme sürecini takviyeler. Bu süreçte, geçmiş olayları manalandırmak ve geleceğe odaklanmak değerlidir. Affetme, yalnızca bireylerin iç huzurunu artırmakla kalmaz, birebir vakitte partnerler ortasında daha şefkatli ve anlayışlı bir alaka kurar. Uzun vadede affetme, çiftlerin birbirine duyduğu saygıyı ve münasebet istikrarını muhafazasına yardımcı olur.