Doktor ile hastasının karşılıklı inanç temelinde giriştiği büyük bir macera… Hastanın imgesinin çok kıymetli bir ögesini tabibine emanet etmesi… Hem işlevsel hem de hoş bir sonuç elde edilmeye çalışılarak adeta bir sanat icra edilmesi. Rinoplasti nitekim de en güç estetik süreçlerden birisidir. Bu yazımda sizlere kendi bakış açımla rinoplastiyi, bilinmesi gerekenleri ve yanlışsız bilinen yanlışları anlatmaya çalışacağım. Haydi derin bir nefes alalım…

Sezaryen sırasında miyom ameliyatı sayesinde, sonradan tekrar gerekecek ikinci bir ameliyata gerek kalmayacaktır. Sezaryen sırasında miyomların alınması, cerrahi tecrübe gerektiren bir süreçtir. Gebelik periyodunda rahmin kanlanması kıymetli ölçüde arttığından, kanama riski de yüksektir. Bu nedenle ameliyatı gerçekleştiren cerrahın, kanamayı denetim etme konusunda uzman ve tecrübeli olması büyük değer taşır.

Ürolojik ameliyatların kapalı formülle yapılması hastaya büyük avantajlar sağlamaktadır. Laparoskopik cerrahi kapalı ameliyat tekniklerinin hasta üzerinde ufak delikler açılarak yapılan biçimidir. Laparoskopik cerrahi ile ürolojide kanser ameliyatları dahil her türlü ameliyatlar yapılabilmektedir. Laparoskopinin avantajları şunlardır: Bedende açılan 1-1.5 cm lik üç ya da daha fazla deliklerden girilerek beden içine yerleştirilen kameralar sayesinde görüş altında yapılır. Beden içinden alınan imajlar beden dışındaki büyük monitorlara 10-15 defa büyütülüp yüksek çözünürlükte ve üç boyutlu aktarılır. Böbrek ameliyatı için bel bölgesine yapılan büyük kesilere laparoskopik ameliyatta muhtaçlık yoktur. Bu sayede hastanın kaslarına ziyan verilmediği üzere kozmetik görünümde bozulmamış olmaktadır. Ve hasta çok kısa müddette sıhhatine kavuşarak taburcu olmaktadır. Kaslar kesilmediği için hasta ameliyattan sonra ağrı hissetmemektedir. Ayrıyeten bir en fazla iki günlük bir hastanede kalış devrinin

TOPLUMUMUZDAKİ ÇOK TEHLİKELİ YANLIŞ İNANIŞ: ‘KİTLE MAKUS HUYLU İSE AMELİYAT OLMA TÜM BEDENE YAYILIR…’ Bedeninde makûs huylu tümör (kanser) tespit edilen hastalar ameliyat esnasında tümörün yayılacağı korkusu üzere yanlış bir inanıştan ötürü ameliyat olmaktan kaçmaktadırlar. Kanserlerde hücre çoğalması çok süratlidir. Berbat huylu tümör kendi haline bırakılırsa büyümeye devam eder. Büyüyerek evvel bulunduğu organı işgal eder daha sonra organa komşu dokulara yayılmaya başlar. Bu gidişe dur denilmez ise bu sefer kanla yayılan tümör hücreleri bedenimizin öteki organlarına da giderek orada yerleşir ve orada da çoğalmaya başlarlar. Metastaz dediğimiz bu yayılma hastalığın çok ileri kademelere geldiğini gösterir.

Günümüzde hepimizin bildiği üzere kalbi besleyen koroner damarların tıkanması sonucu kalp krizi meydana gelmektedir. Koroner anjiografi çekilmesiyle %70 ve daha fazla oranda oklüze (tıkalı) olan koroner arter tespit edilip müdahale planlanır. Bu müdahale stent yerleştirilmesi yahut koroner bypass ameliyatı halinde olmaktadır. Ekseriyetle de birden fazla arterde diffüz (yaygın)lezyon olursa ameliyat önerilir.

Kalp ameliyatı olmamız kaçınılmaz ise öncelikle içimizdeki  endişeyi atmamız ve mantıklı düşünmemiz koşuldur. Kalp ameliyatının vefat değil aksine kalp rahatsızlığımızdan kurtuluş olduğunu  unutmamız gerekir. Ayrıyeten kalp hastası, ameliyat öncesi hasta ve sakat kabul edilebilir;  Lakin ameliyatın maksadı sağlıklı insan haline getirmek olduğu için sonrasında hasta değil olağan sağlıklı insan olarak hayatına devam edecektir. Bunların yanı sıra günümüzde kalp ameliyatları safra kesesi ameliyatlarından  bile daha konforlu ve daha az ağrılı, ve hatta daha az riskli olabilir.